Türkiye, ‘bitti’ demeden bitmez!

2002 Dünya Kupası’nda üçüncü olurken 2004 Avrupa Şampiyonası ve 2006 Dünya Kupası finallerine katılma şansını kaybeden Türkiye, 2008 Avrupa Şampiyonası öncesi yeni bir sayfa açıyordu. Hem de altın bir sayfa…

EURO 2008’e katılmayı kafasına koyan Fatih Terim yönetimindeki ay-yıldızlılar bu amaç doğrultusunda çalışmalarını sürdürdü. Elemelerde C Grubu’nda Yunanistan, Norveç, Bosna Hersek, Macaristan, Malta ve Moldova ile eşleşen Türkiye aldığı başarılı sonuçlarla grubu Yunanistan’ın arkasından ikinci sırada tamamlayarak, Avusturya ve İsviçre’de düzenlenen EURO 2008 finallerine katılmaya hak kazandı.

Tarih yazacağımız turnuvayı Portekiz maçıyla açtık ama hayal kırıklığına uğradık. Pepe ve Meireles’in ikinci yarıda attığı gollerle sahadan 2-0 mağlup ayrıldık. Fatih Terim maçtan sonra, “Ümidimizi kaybetmeyeceğiz. İsviçre maçının önemi daha da arttı” diyerek umutları diri tutmaya çalışmıştı.

Türkiye gibi İsviçre de ilk maçını kaybetmişti. Bir başka ifadeyle iki takımın da kaybetme lüksü yoktu. Basel’deki Saint Jakob Park Stadı’nda müthiş bir yağmur yağıyordu. İsviçre devreyi Türk asıllı oyuncusu Hakan Yakın’ın golüyle 1-0 önde kapattı. Hakan Yakın 35. dakikada topu boş kaleye gönderse belki de tüm ümitlerimiz bitecekti.

İkinci yarı sahada çok farklı bir Türkiye vardı. Fatih Terim’in devre arası oyuna aldığı Semih Şentürk’le beraberliği yakaladık. İki takım da müthiş fırsatları harcadı daha sonra. Nefesleri kesen maçın bitmesine sayılı dakikalar kala Arda Turan sahne aldı. Harika bir golle İsviçre’nin kalesini yıkarak sahadan 2-1 galip ayrıldık.

Sırada Çek Cumhuriyeti sınavı vardı ve yine kazanmalıydık. Ancak sakatımız çoktu, ideal kadrodan bir hayli uzaklaşmıştık. Çekler ilk yarıda daha etkili oynayan taraftı ve Koller’in kafasıyla golü buldular. Plasil 62’de farkı ikiye çıkarsa da beklentinin aksine geri adım atmadık.

Tarihi geri dönüşün fitilini 75. dakikada Arda Turan’ın golü ateşledi. Dünyanın en iyi kalecileri arasında gösterilen Petr Cech 87. dakikada inanılmaz bir hata yapınca, Nihat Kahveci’ye topu filelere göndererek skoru eşitlemek kalıyordu. Herkes maçın penaltılara gideceğini düşürken, Nihat Kahveci 90. dakikada olağanüstü güzellikte bir gol attı, Türkiye’yi sokaklara döktü. Evet bir kez daha geri dönmeyi başarmıştık ve işimiz henüz bitmemişti.

Fatih Terim’in, “Türkiye bitti demeden bitmez” sözleri artık herkesin aklına kazınmıştı. Türkler soyunma odasına girmeden hiçbir şey bitmiyordu!

Çeyrek finaldeki rakibimiz Hırvatistan’dı. İsviçre ve Çek Cumhuriyeti karşısında tarihi geri dönüşlere imza atsak da Hırvatlar maçın favorisi olarak gösteriliyordu. Ancak maça hızlı başlayan ve daha atak oynayan taraf Türkiye oldu. Ay-yıldızlılar işi bu kez mucizelere bırakmak istemiyor gibiydi.

Hırvatlar ikinci yarıda oyunu dengeledi. Son bölümlerde tempo düşünce uzatmalara geçildi. Türkiye bir gol atarak işi bitirmek, Hırvatlar ise maçı penaltılara taşımak niyetindeydi ama golü bulan Klasnic’le onlar oldu. Hem de dakikalar 119’u gösteriyordu.

Her şey bitmiş gibiydi, yolun sonuna gelmiştik adeta fakat Semih Şentürk 120+2’de inanılmaz bir gole imza attı, “Türkiye bitti demeden bitmez” dedi. Hırvatlar yıkıldı, ay-yıldızlılar penaltılara müthiş bir inançla başladı. Biz attık, onlar kaçırdı ve penaltıları 3-1 kazanıp yarı finale adımızı yazdırdık, Türk’ün gücünü, azmini, kararlılığını bir kez daha dünyaya duyurduk.

FİNALİN KIYISINDAN DÖNDÜK

Evet yarı finaldeydik ve Avrupa Şampiyonası finallerinde bugüne kadar ulaştığımız en yüksek noktaya çıkmıştık. Yarı finaldeki rakibimiz Almanya olsa da herkesin aklında final oynamak vardı. Daha fazlasını istiyorduk ve yine çok kararlıydık.

Basel’deki Saint Jacob Park’ta maça müthiş başladık, Almanlara adeta nefes aldırmadık ve 23. dakikada Uğur’la üstünlüğü de yakaladık. Almanya 26’da Schweinsteiger ile beraberliği bulurken, 80’de Klose ile öne geçti. Herkesin aklında o soru vardı. Türkiye bir kez daha geri dönebilecek mi?

Evet yine döndük. Semih Şentürk yine attı, 86’da skoru dengeledik, final için umutlandık. Ancak bu kez son dakika golüyle kaybeden biz olacaktık. Lahm’ın 90’da attığı şok golle tarih yazdığımız, geri dönüşlerimizle damga vurduğumuz turnuvaya dramatik bir biçimde veda ettik.

Uğurlu hakemimiz Massimo Busacca’nın son düdüğüyle rüyadan uyandık, 2008 Avrupa Şampiyonası’nı noktaladık.

Hayır asla üzgün değil, mutluyduk. Şokta değil, gururluyduk. Çünkü her maçta sonuna kadar mücadele etmiş, son düdüğe kadar pes etmemiş, yapılabilecek ne varsa yapmış, yarı finale çıkmış, finalin kapısından dönmüştük. Tarih yazmıştık, bu koşullarda daha fazlasını zaten yapamazdık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir